GİRİŞ:
Her seçim öncesi olduğu gibi yaklaşan yerel seçimler öncesinde de sol parti ve örgütlenmelerin neden etkili bir güç birliği oluşturamadığı tartışılıyor. Sol, sosyalist ve demokratik örgütler üçüncü bir seçenek oluşturma konusunda iddialı laflar etse de en güçlü olunan seçim bölgelerinde bile birlikte hareket etmekten uzak bir görüntü çiziyorlar.
Peki sol-sosyalist belediyecilik neden bir alternatif olarak yaygınlaşamıyor? Bu soruya yanıt bulmak için Emek Partisi, Türkiye İşçi Partisi, (TİP) Sol Parti, Türkiye Komünist Partisi, (TKP) Türkiye Komünist Hareketi (TKH) ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) ile konuştuk. Söyleşi serisinin ilk bölümünde Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan görüşlerini anlatmıştı. Bugün söz sırası TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan’da.
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ocak ayının sonunda açıkladığı seçim beyannamesinde, mega vaatlerden çok ücretli kesimin geçim derdine yönelik bir dizi iyileştirme vaadinde bulundu. Sosyalistler yıllardır emekçilerin bu tür sorunlarını dile getiriyor ve ‘başka bir dünyaya’ işaret ediyor. Bu çaba geniş kesimler içerisinde neden karşılık bulamıyor?
Yurttaşlarımıza, özellikle emekçi halka, kendi çıkarları doğrultusunda değil de burjuva siyasetinin demagoji ve yalanlar üzerine kurulu vaatlerinin peşinden hareket ettikleri için içerleyebiliriz elbette. İçerlemek, kızmak kendimizi rahatlatmaya yarar ama sorun çözümsüz kalır. Halka küserek siyaset yapamayız. Toplumun geniş bir kesimi geleceği değil bugünü düşünüyor. Yalnızca acil çözüm bekledikleri için değil. Türkiye’de siyaset güncellik üzerinden akıyor. O anın konumlanışı, tavrı, hedefleri önemli. Burjuva siyaseti böyle, solda da böyle. Bana ‘sol derken kastettiğiniz ne’ diye sormayın, toplumda yaygın olarak kabul edilen geniş ve sınırı belirsiz soldan söz ediyorum. Bizim parçası olmamak için uğraştığımız sol diyelim. Bir alışkanlık var Türkiye’deki emekçi kesimlerde, günlük düşünme konusunda. Yalnızca siyaset için söylemiyorum. Geleceksizleştikçe, hayat zorlaştıkça insanlar bugüne daha fazla odaklanıyorlar çaresizce. Kuşkusuz burada bir enerji birikiyor ve bir kopuş, radikal bir arayış için de zemin oluşuyor.
Ancak burada da genel olarak “başka bir dünya”ya işaret edenlerin samimiyetsizlikleri devreye giriyor. Halkın önemli bölümü solu başka değil, tastamam bugünkü mevcut dünyanın parçası olarak görüyor, inandırıcı bulmuyor. Mevcut dünyanın dışındakileri ise meczup olarak değerlendiriyor. TKP bu sarmalı değiştirmek için uğraşıyor. Bu uğraşın başarılı olup olmadığını ‘güncel’ kriterlerle belirleyemeyiz. Şu kadarını söyleyeyim, ‘başka bir dünya’ uygun ve akılcı bir biçimde anlatıldığında toplumun şu ana kadar sola hiç ilgi göstermemiş kesimlerinde dahi karşılık buluyor. Bu doğrultuda devam edeceğiz.
EN RADİKAL SÖYLEMLERE SAHİP OLANLAR BİLE ‘BAŞKA BİR DÜNYA’YA İNANMIYOR
‘Başka bir dünyayı’ işaret edenlerin samimiyetsizliklerinden, inandırıcı olmamasından söz ettiniz. Biraz açar mısınız, nedir o samimiyetsizlikler?
İlk bakışta son derece radikal söylemlere sahip olanların bile güncel siyasi tercihleri, siyaset yapma tarzları başka bir dünyaya inanılıyormuş gibi durmuyor. Yalnız Türkiye’de değil, dünyada da yaygın bu samimiyetsizlik hali. İngiltere’de İşçi Partisi’nin, Yunanistan’da Syriza’nın, başka birçok ülkede sosyal demokrat partilerin sokak gücünü ve ‘sol’cu taklidi yapma yeteneğini, mangalda kül bırakmayan siyasi hareketler oluşturuyor. Burada bir samimiyetsizlik yok mu?
Yerel seçimler de mayıs seçimleri gibi iki ana güç olan AK Parti ve CHP arasına sıkıştırılıyor. Kazandırma, kaybettirme hesapları yapılıyor. Sosyalistler seçimleri bu ana akstan çıkarabilir mi?
Bazı yerlerde evet. Ancak ‘sosyalistler’ diye sorduğunuz için söylemek zorundayım, kendini öyle tanımlayan geniş bir kesim bu ana aksın içinde ya da ona eklemlenerek siyaset yürütüyor. Ne yazık ki giderek daha fazla kesim bu bulaşık siyasetin parçası haline geliyor. Sevildi bu tarz, çünkü tam da konuştuğumuz gibi, günü kurtaran bazı başarılar da geliyor. Bir kıymeti var mı, çok tartışmalı.
‘DERSİM’DE YAPTIKLARIMIZ VE EKSİK BIRAKTIKLARIMIZ OLDU’
TKP ve Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun (SMF) yakın tarihte Dersim, öncesinde Ovacık deneyimi var. Dersim’de ne başarıldı ya da ne başarılamadı, geride nasıl bir Dersim kaldı?
Evet, SMF ile belli bir yerellikte on yıllık bir ittifakımız var. Bizim özel bir toplumsal ağırlığımız olmayan bir coğrafyada, siyasal etkimizin devreye girdiği, Dersim’de etkili bir toplumsal tabana sahip olan bir hareketle yaptığımız ilkeli bir işbirliği oldu bu. Ovacık’ta başarılı oldu. Daha ileri bir noktaya taşıdık, Dersim Merkez’de devam ettik. Yaptıklarımız ve eksik bıraktıklarımız oldu. Burada ittifak hukukuna uymak konusundaki özenimizin bazı konularda daha girişken olmamızı engellediği açık. Ancak kesinlikle bu on yıllık sürecin bir kazanım olduğu düşüncesindeyiz. Şimdi bu on yıllık süreç sonlanıyor. Umuyorum Dersim’de yerel yönetimler önümüzdeki dönem daha ileri mevzilere ulaşır.
Nereleri, neyi eksik bıraktınız ve ‘bazı konularda girişken olmak’ sözleriyle ne demek istediniz?
Burada kendi başımıza bir bilanço çıkarmak doğru olmaz. Bu süreci dostlarımızla değerlendirmeye devam ediyoruz. Kaldı ki şu anda Dersim’de seçim ittifakları söz konusu olduğunda yeni bir tablo ortaya çıktı. Bu tablo değerlendirmelerimizde daha özenli olmamızı gerektiriyor. Girişkenlikten kastettiğim ise son derece açık. Az önce söylediğim gibi TKP’nin Dersim’de özel bir toplumsal ağırlığı yoktu. Ülke genelindeki siyasi etkisi ve örgütlülüğünü arkasına alarak rol üstlendi. Bu anlamda on yıl boyunca TKP’nin küçük hesaplarla bu rolü istismar ettiğini kimse söyleyemez. Birçok konuda kendimizi geride tuttuk.
‘KADIKÖY BİZİM ÖNCELİKLİ TERCİHİMİZ DEĞİLDİ’
TKP çeşitli belediyelere talip olduğunu açıkladı. Tartışmaya neden olan Kadıköy’ü sormak isterim. Sosyalistler ortak bir mutabakat olmadığı yönünde eleştiri getirirken, ana akım siyasetinden ise Fatih Mehmet Maçoğlu’nu hakir gören yorumlar geldi. TKP Kadıköy’de belediyeyle birlikte neyi değiştirmeye aday?
Sayın Maçoğlu’nun Kadıköy’deki adaylığının nasıl geliştiğini bütün ayrıntılarıyla kamuoyuna açıkladık. Biz aylar öncesinden bu konuda bilgi sahibi olmamıza karşın, Maçoğlu’nun TKP’den aday olacağına ilişkin bir açıklama yapmadık hiçbir yerde. Buna karşılık başka partiler adına kimi iddialar gündeme geldi. Biz bu şekilde bir tartışmayı doğru bulmadık. Daha sonra SMF, Maçoğlu’nun TKP’den adaylığıyla birlikte Kadıköy tercihini de ilan etti. Bunu bir eğilim olarak biliyorduk ama bizim öncelikli tercihimiz Kadıköy değildi. Kamuoyu ile açıkça paylaştık ve bu adaylığın bu şekilde duyurulmaması gerektiğini de belirttik. Sonra değerlendirme sürecimizi tamamladık, SMF’li dostlarımız ile konuyu bütün boyuları ile ele aldık ve Maçoğlu’nun TKP’den adaylığını ilan ettik.
Eleştiri sahiplerinden kimi kastettiğinizi tam bilmiyorum. Kuşkusuz ‘Kadıköy uygun değil’ diye düşünenler olabilir, TKP’yi beğenmeyenler olabilir ama mutabakattan kastedilen nedir? Türkiye’de sosyalistlerin bir araya geldiği tanımlı bir ittifak yok ki. Siyasi hareketler kendileri karar alıyor, bazı yerelliklerde platformlar kuruluyor, ortak bir çalışma yürütülüyor ama bunlar her partinin kendi özgür iradesiyle katıldığı ya da katılmadığı süreçler. Daha şimdiden ‘sosyalistler’ diye tanımladığınız geniş yelpazede yüzlerce aday ortaya çıkmış. Bunların pek azı bir ittifakın adayı. Partiler kendileri aday gösteriyor, bazı örgütler bağımsız aday çıkarıyor. Ve bu adayların etrafında yeni işbirlikleri, ittifaklar, dayanışma ilişkisi ortaya çıkabilir ya da çıkmayabilir. Kadıköy’deki çalışmamızda başka siyasi hareketler de var, yani bu anlamda bir ittifak söz konusu. Ancak herkes kendi kararını almakta özgür. TKP önümüzdeki süreçte, uygun gördüğü yerlerde, iddialı olan başka partilerin adaylarını destekleyecek büyük olasılıkla. Soldaki partileri kastediyorum. Ama bunu yapmayıp, bir başka partiye ‘Sen neden burada aday çıkarıyorsun’ demek aklımıza hiç gelmiyor.
‘KADIKÖY’Ü BURJUVAZİYE BIRAKMAK GİBİ NİYETİMİZ OLAMAZ’
Fatih Mehmet Maçoğlu’nun Kadıköy’den adaylığına düzen siyasetinden gelen saçma eleştirilere gelince… Gereken fazlasıyla söylendi. Türkiye’de yoksulları ve yoksulluğu yanı başında görmek istemeyen bir kesim var. Biz yoksulluğun olmadığı bir dünya yaratmak için uğraşıyoruz ve evet biz de yoksulluğu sevmiyoruz. Ancak bugün yoksulluğun dışında kalan küçük bir nüfus bölmesi yoksulların ortalıkta dolanmadığı, deyim yerindeyse ayak altından çekildiği steril alanlar peşinde. Bunu yarattıkları oluyor. Bir tatil kasabasında villalarla kendilerini ayırabilirler. Kentlerde pahalı ve izole sitelerde bunu yaratabilirler. Ama Kadıköy gibi Türkiye’nin siyasi, kültürel, ideolojik, ekonomik yaşamında önemli yeri olan ve İstanbul ulaşımında bir hub işlevi gören bir ilçede bunu yapamazlar. Kadıköy’de yoksulluğun izinin zayıf olduğu noktalar var ama bütün ilçeye baktığımızda çok sayıda emekçi yaşıyor Kadıköy’de. Kimilerinin iddia ettiği gibi Kadıköy’de sadece çalışmıyorlar aynı zamanda yaşamaya çalışıyorlar. Kimse kusura bakmasın, Kadıköy’ü burjuvaziye bırakmak gibi bir niyetimiz olamaz.
SOSYALİST GÜÇ BİRLİĞİ’NDE FİKİR VE ZİHNİYET FARKLILIĞI
Mayıs seçimlerinde aralarında TKP, Sol Parti, Devrim Hareketi ve Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) de olduğu Sosyalist Güç Birliği (SGB) oluşturulmuştu ve bunun seçimlerle sınırlı olmadığı kamuoyuna anlatılmıştı. Görünen o ki SGB artık yok. Bir fikir ayrılığı mı yaşandı?
Doğrudur, fikir ayrılığı ve aynı zamanda zihniyet farklılığı.
‘TKP’NİN DEFNE’DE YAKALADIĞI HAVA TARİHSEL BİR FIRSAT’
Defne’de de aday çıkardınız. Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla bir ortaklaşma söz konusu olmadı. Sol eşrafta ‘tarihi fırsat tepiliyor’ gibi bir kaygı mevcut. Yalnızca Defne değil, CHP’nin adayı Lütfü Savaş’a yönelik güçlü bir öfke var. Depremde güçlü dayanışma pratiği ortaya koyan sol, neden Hatay genelinde ortak bir adayda uzlaşamıyor, engeller neler?
TKP aday gösterince neden tarihi bir fırsat kaçıyor olsun? Tersine TKP’nin ve adayımız Hizam Hasırcı’nın yakaladığı havanın bir tarihsel fırsat olduğunu söyleyebiliriz. Uzun bir süredir Defne’de yaygın ve derinlikli bir çalışma yürütüyoruz. Araya çok üzücü, çok yıkıcı ve çok öfkelendirici bir deprem girdi. Çalışmalarımızı dayanışmaya odaklandırdık doğal olarak. Bugünkü tabloda Defne’nin ayağa kalkması ancak örgütlü bir çalışmayla, halkın aktif katılımıyla ve bilimsel, kültürel bir birikimi harekete geçirerek mümkün. TKP bu sorumlulukla hareket ediyor. Aylar öncesinde adayımızı belirledik, çok yaygın bir örgütlülük ve desteğe ulaştık. TKP Defne’de hem seçimleri kazanmak hem de sonrasında tutarlı bir programla hareket ederek Hatay’ın tarihsel, kültürel, toplumsal dokusuna uygun bir yeniden yapılandırma sürecini ranta geçit vermeksizin hayata geçirmek amacında. Sol; emperyalizme karşı duruşta, CHP ve DEM’le ilişkilerde, laiklik ve Cumhuriyet konusunda, piyasa ekonomisi ve TÜSİAD’a bakışta, NATO ve AB gibi başlıklarda neden anlaşamıyorsa, Hatay ve başka yerlerde de bir araya gelmekte aynı nedenle zorlanıyor olsa gerek. Öte yandan partimizin yerel seçimlerde işbirliği konusunda başından beri son derece yapıcı bir tutum sergilediğini, gerçekçi öneriler yaptığını ama küçük hesapları gizlemek için ‘birlik’çi gözükmek gibi bir çaba harcamadığını da söylemek durumundayız. Bundan sonra da bu yaklaşımı sürdüreceğiz.
TKP belediye seçimleriyle genel çerçevede ne hedefliyor ve bu hedef düzenle verilen mücadelenin neresine oturtuluyor?
TKP’nin bir seçim partisi olmadığını hep söyledik, şimdi bir kez daha vurgulama ihtiyacı duyuyoruz. Türkiye’de parlamento, seçim vs. kendi başına bir stratejik önem kazanmaya başladı. Seçimler ve seçim başarısı, sağlam ve devrimci bir stratejiniz varsa önemlidir, çok önemlidir. Ancak seçimlerde ayrı bir strateji uygulamaya başlarsanız bunun bir anlamı olmaz. TKP’nin tarihsel hedefleri var, bu hedeflerle uyumlu yakın dönem görevleri var ve seçimler de bunun önemli bir parçası. Bu bağlamda TKP yerel seçimlere ‘komünist belediyecilik’ anlayışının örneklerini göstermek, çoğaltmak için, birçok belediyede meclise üye sokarak rantçılık ve piyasacılıkla mücadeleyi yükseltmek için ve elbette sosyalist seçeneğin emekçi halktaki karşılığını güçlendirmek için giriyor.
GELECEK BÖLÜM: Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Genel Başkanı Aysel Tekerek anlatıyor… Sol Türkiye’de sağa yatıyor…